Fırat Semih Avşar
“Bu ülkenin kurallarına uymanız gerekiyor.”
Bu sözler İstanbul Üniversitesi’nde eğitim gören türbanlı kadınlara, kamuda çalışma ve eğitim haklarını isteyen kadınlara, hastanelere giremeyen gariban Anadolu halkına söylenmişti.
28 Şubat, Refah Partisi’nin iktidara gelecek potansiyelde ilerlemesi ve güç kazanmasına karşın girişilen süreçlerin biridir. 9 saat süren ve sadece yeni bir düzen kurma düşüncesini isteyen TSK, Cumhurbaşkanı Demirel ve Hükümet Başkanı, yardımcıları bakanları ile toplantı organize ettirmişti. “İrticai hareketleri önlemek için” askerlerin önerileri Muhtıra tarzında bir ihtar olarak verilmişti.
Bu olaya post-modern darbe denmesinin nedeni ordunun mevcut hükümetin etkisini azaltarak kısıtlama getirmesiydi; yani yapabileceklerini ve yapamayacaklarını gözeterek izin usulünde hükümeti denetlemesiydi. Post-modern teriminin Çevik Bir tarafından kullanıldığı söylense de çeşitli gazeteciler ve dönemin medya organlarında farklı kişilerin de kullandığı söylenir.
28 Şubat’ta 5’li çete olarak tabir edebileceğimiz bazı STK’lar, Doğan Medyası ve Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök gibi isimler etkili olmuştu; bunlar darbe girişimine zemin hazırlamıştı. 28 Şubat’ı getiren baş faktörlerden biri medya idi. Basında Necmettin Erbakan ve hükümeti hayli kötü tasvir edilmiş ve hükümetin düşmesi için çaba sarfedilmişti.
Hürriyet gazetesinde, Genel Kurmay Başkanı bu irticai hareketlere karşı “gerekirse silah bile kullanırız” dedi. (12 Haziran 1997 Hürriyet). Hürriyet gazetesi 28 Şubat’a kadar sürekli propaganda yaptı ve bu medya yaptığının karşılığını teşviklerle aldı. Dinç Bilgin dönemin büyük medya patronlarından biri olarak kendisi uzun zaman sonra sivil askerin baskısının sürekliliğine atıf yaptı. Bu yüzden asker ile uyumlu yürümek medya patronları için avantajlı oluyordu.
Çevik Bir, dönemin Genel Kurmay İkinci Başkanı olarak “Demokrasiye Balans Ayarı Yaptık” demiş, “Askerin Uyarısı” şeklinde yorumladığı Sincan olaylarında tanklarla sokakta konvoy yapılmış, bir belediye başkanı görevden alınarak ordu bir ilçede siyasete müdahale etmişti. Bu 28 Şubat öncesi askeri müdahalelerde fazla görülmeyen durumdur.
Tevhid-i Tedrisat kanunu esas alınarak din eğitimi veren kurumlar Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrolünde tabi tutuldu. 28 Şubat’ta böyle ve pek çok büyük hak ihlalleri yapıldı. Ülkenin vatandaşı olan öğrencilerin eğitim hakları ellerinden alındı.
İkna Odaları ve Öğrencileri Fişleme
1997-2001 tarihlerinde fişleme yoluyla insanları takip ettirip onları şikâyet edenler yüzünden Milli Eğitim aracılığında 11.890 öğretmen cezalandırıldı. Gençlere yapılan büyük haksızlıklardan biri de katsayı engeli ile 12 milyon 80 bin meslek okulu öğrencisine üniversite tercihlerinde zorluk yaşatmaktı. 28 Şubat döneminde çoğu öğrencinin okul ile ilişiği kesildi. İnsan haklarının ve görüşlerinin hiçe sayıldığı demokrasiden uzak bir ortam oluştu.
Bütün bu yapılanlara “Laik sistem için” meşrudur dendi. İstanbul Üniversitesi’nde öğrencileri ikna odaları kuruldu; bu odalar 28 Şubat’ın temsillerinden biridir ve kara bir siyasi hata olarak hatırlanmaktadır. Bu odalarda kapalı genç kızlara başlarını açmalarının karşılığında birçok mükâfat verileceği söylendi. Başörtüsünü çıkarıp okula gireceğine dair belgeler imzalatıldı ve bu sırada kameralar kayıt aldı.
İkna odalarını reddettiği için eğitimine devam edemeyen binlerce öğrenci vardı. Bunlar AKP döneminde çıkan af sayesinde üniversitelere geri döndüler. 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 1980 darbesi öğrencilerin görüşlerini engellendi, sokağa çıkma yasakları koydu ve kurdukları sivil toplum örgütleri kapatıldı. Ancak 28 Şubat belli bir kesimin görüşlerini kapatmak için yapıldı.
Daha önce yapılan darbe girişimlerinde ve darbelerde toplumun tamamına yapılan bir baskı ya da yasaklar silsilesi varken 28 Şubat dönemi tamamen İslami görüşleri olanlar için yapılan ve Kemalist ilkelerin arkasına sığınılan “post-modern bir darbe” oldu.
Sivil toplum kuruluşlarından, öğrenci gruplarına, medyaya ve siyasetçilere daha nice kimselerin belki ifade, belki inanç belki hayat tarzı özgürlüğü elinden alındı. Türkiye, 28 Şubatçılar ve Refah partililer ya da dini yaşam süren kesim diye iki gruba ayrılmak istendi. AK Parti hükümete geldiğinde ilk döneminde 28 Şubat’ın enkazıyla uğraştı.
Şimdi, 26 sene sonra tekrar bu günlerde “başörtüsü meselesi” ülkemizin gündeminde yer alıyor. TBMM Anayasa Komisyonu bu tarihi mevzuyu gündemine aldı.
Daha Fazlası İçin Kaynakça:
Dilaveroğlu, E.(2012). 28 Şubat Süreci Ve Bir Sivil Toplum Kuruluşu Olarak TÜSİAD’ın Sürece Bakışı. Sakarya İktisat Dergisi, 1(3), 59,74.
Menek, A.(2016). 28 Şubat: Postmodern Darbe, Şehir ve İrfan Araştırmaları Dergisi,(2), 138-149.
Şekerli, E.B. Akçetin, E.(2020). 12Eylül 1980 ve 2 Şubat 1997 Askeri Dönemlerinde TÜSİAD-Devlet İlişkisi, Liberal Düşünce Dergisi, 25.(100), 115-135.
Temür, R.(2019). Baskı Grupları Ve Türkiye’de Bir İşveren Örgütü Olarak MÜSİAD, Yüksek lisans Tezi T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Kitap;
Altun, F. Duran, B.(2018). Milletin Zaferi 15 Temmuz. 3. 34-38 SETA Yayınları.
Altun,F. Çağlar,İ. Memmi, M.A. (2018). 15 Temmuz’da Medya Darbe ve Direnişin Mecrası. SETA Yayınları. 25-49
Gazete;
T.C. Resmi Gazete, “Kurucu Meclis Hakkında Kanun”, 30.06.1981,ss 1-7 (https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc064/kanunmgkc064/kanunmgkc06402485.pdf )