Ünye’de Bir Zamanlar Dillere Destan Bir Konak Vardı:HAZİNEDARZADE KONAĞI

                                                                                                         Öznur YAVUZ
Karadeniz Bölgesi’nde nüfuzlu mahallî ailelerin fonksiyonları üzerinde daha fazla çalışmaya ihtiyacımız var. Şehirlerin sosyal yapısını aydınlatmasının yanında, tesirlerinin yakın tarihe uzanması sebebiyle de önemlidir.
XIX. yüzyılda Karadeniz Bölgesi’ne damgasını vuran bir âyan ailesi olan Hazinedarzadeler hakkında akademik ve popüler düzeyde pek fazla araştırma yapılmadığı görülüyor. Prof. Dr. Feridun M. Emecen’in de ifade ettiği gibi “Doğu Karadeniz Bölgesi âyanı genel bir çalışmaya konu olmamıştır. XVIII. yüzyıl ortalarında bu bölgede etkili olan Canikli Ali Paşa ve Tuzcuoğulları ile ilgili monografiler varsa da diğer mahallî âyanlar hakkında mufassal bilgilere ulaşılamamaktadır. Bu konu toplu olarak yeniden ele alınıp incelenmelidir.”
Mahallî âyanlar, Osmanlı coğrafyasının her tarafında izlerini hissettirmiştir. Âyanların hâkimiyet sembolünün ve gücünün zirveye ulaştığını en iyi ifadesi, askerî güçleri ve inşa etmiş oldukları konaklardır diyebiliriz. İstanbul’da dahi görülmeyen ihtişamdaki âyan konaklarının, hükûmet konaklarının fevkinde olması sebebiyle sıkıntı doğurduğu da oluyordu. Bu konakların inşasında kullanılan malzemeler, bölgenin coğrafî yapısı ve iklim durumu ile doğrudan alâkalıdır. Karadeniz Bölgesi’nde ahşap mimarîyi zirveye ulaştıran bu konaklar, sıcak bölgelerde taş mimarîsinin ulaştığı son noktayı da göstermektedir. Bu konaklardan çoğu günümüze ulaşmamıştır.

 

Ünye’de bir saray yavrusu

Bu âyan konaklarından en önemlisi diyebileceğimiz, Hazinedarzâde Süleyman Paşa konağı Boğaziçi’ndeki yalılara taş çıkartırcasına o tarihlerde Trabzon Vilâyeti, Canik Sancağı’nın bir kazası olan Ünye’de bulunuyordu. Sancak Beyliği sarayları denildiği zaman hemen hemen ilk akla gelen Ünye’deki Hazinedarzâde Süleyman Paşa’nın konağıdır. Aslında buna konak yerine saray denilmesi daha uygun düşmektedir.
Konak, XIX. yüzyılın başlarında Canik Bölgesi’nin idarecisi olan ve daha sonra Trabzon Valiliğine kadar yükselen Süleyman Paşa tarafından 1808 yılında inşa ettirildiği bilinmektedir. Zamanın en iyi mimar ve ustalarınca inşa edilen saray o yıllarda sadece Karadeniz Bölgesi’nde değil, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde bulunan taşra saraylarının en büyüğü ve en ihtişamlısıydı.

 

Seyyahların gözünden Hazinedarzade Konağı

1847 yılının 20 Haziran-24 Ağustos tarihleri arasında ikinci defa Karadeniz kıyılarını gezen Fransız seyyah Xavier Hommaire de Hell ve beraberinde ressam Jules Laurens olduğu halde Ünye’ye de uğrar. Hommaire Ünye’ye geldiğinde Süleyman Paşa’nın meşhur sarayında misafir edilir ve kendi ifadesiyle buraya hayran kalır. Seyahat arkadaşı ressam Jules Laurens (1825 – 1901) sarayın iki farklı açıdan resimlerini çizdiği gibi iç ayrıntılarından da çizimler yapmayı ihmal etmez. Ressam Ünye Kalesi’ni de gezer ve kalenin kaya mezarı cephesini resmeder. Bu resimler bugün Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nin duvarlarını süslemektedir. Ayrıca Yapı Kredi Kültür ve Sanat Yayıncılık, İstanbul Fransız Kültür Merkezi ve Paris Güzel Sanatlar Akademisi işbirliği ile düzenlenen “Jules Laurens’in Türkiye Yolculuğu” adlı sergi dolayısıyla Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. için 1998 yılında bir katalog halinde de yayımlanmıştır.

Ünye Hazinedaroğlu Konağı, şatafatı yanında bulunduğu mevki itibarıyla da önemlidir. Deniz kenarında yaklaşık 5-6 m yüksekliğinde bir set üzerinde yapılmış olan konak, çiziminde görülen kısmıyla üç katlı, hilâl biçiminde bir ana yapıyla, avludaki bir divanhaneden oluşmaktadır.    Rivayetlere göre saray 125 odalıdır. Bu odalardan en meşhuru Hommaire’in bahsettiği Bağdat-oda’dır. Hommaire, Bağdat-oda denilen ünlü odayı ziyaret ettiğini, odanın sekizgen bir biçimde olup sedirlerle çevrildiğini ve duvarların hiç Avrupalı zevkine uymayan tablolarla donatıldığını, meyve ve çiçek kordonlarının çok hoş gözüktüğünü hayranlıkla anlatmaktadır. 1817-1818 yılında tüm Karadeniz sahillerini baştan sona gezen Ermeni Papaz Trabzonlu P. Minas Bıjıskyan da Seyahatname’sinde aynı yönde bir tespitle, “Paşa’nın konağı muhteşem bir binadır” demektedir.

1836-1840 yıllarında Anadolu’da araştırmalarda bulunan William John Hamilton da Karadeniz Bölgesi’ne yaptığı gezide Ünye’deki muhteşem sarayı görmüş ve “duvarlarında büyük antika eserlerin” olduğunu kaydetmiştir. Hazinedarzâde Süleyman Paşa Konağı Ünye’yi tüm ihtişamıyla süslerken, konak etrafında, Paşa’ya yakın olmak isteyen, denizcilikle iştigal eden ve bu sayede büyük servetlere kavuşan Ünyeliler de onun kadar olmasa da büyük konaklar inşa etmişlerdir. Hazinedaroğlu Sarayı’nı çizen Laurens, dünya sanat tarihine ölümsüz bir eser kazandırmış, bu çizimlerden sonra Fransa’da büyük üne kavuşmuştur. Strasbourg Beşerî Bilimler Üniversitesi’nde sanat tarihi uzmanı olan Christine Peltre şöyle diyor. “Ünye’de sanatçı, kendisini Süleyman Paşa Sarayı’nın büyüsüne kaptırır ve bu sarayın ayrıntılı birkaç resmini yapar.” Hommaire de Hell ise eserinde ressam Laurens için “Altın yaldızlı süslemeler, mineli sütunlar, sedirlerin kumaşları, çeşmenin beyaz mermer havuzu, çevredeki göz alıcı renkler ışıl ışıl parıldıyor ve Laurens’i heyecanlandırıyorlardı” diyerek onun duygularına tercüman oluyordu.

Güzelliğiyle dillere destan olan bu saray, sonraları bir yangında tümüyle harap oldu. Günümüzde ise sadece surları kalmıştır. Eğer Laurens bu sarayı çizmemiş olsa idi, bugün bu saray hakkında çok kısıtlı bilgilerimiz olacaktı.

Hazinedarzâde Süleyman Paşa Sarayı hakkında bize en geniş bilgiyi ulaştıran Hommaire, 1847 yılının Temmuz ayında saray hakkındaki notları kaleme alırken, bu sanat şaheserinin geleceğini sanki okur gibi yazıyor ve acı gerçeği şu satırlarla özetliyor. “Ne yazık ki bu güzel eser gelecek bir yıkımla bozuluyor, terk edildikten sonra iyice bırakılıyor.” Sarayın ne zaman yandığı hakkında elimizde kesin bir bilgi yok. Fakat XVIII. yüzyıl sonu ile XIX. yüzyıl başlarında yapıldığını varsayarsak ve resmin de 1847 senesinin Temmuz ayında çizildiğini göz önünde bulundurursak, sarayın yarım asır Ünye’nin çehresini süslemiş olduğunu söyleyebiliriz.

KAYNAKÇA
Per Minas Bıjıskyan (Trabzonlu), Karadeniz Kıyılarının Tarih ve Coğrafyası (1817 – 1818), (Terc. ve not. Hrand D. Andreayan) İstanbul 1969, s. 36.
William John Hamilton, Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia, Newyork 1984, s.273.

 

spot_img

Yazılarımız ve gelişmelerden haberdar olmak için mail bültenimize abone olun.