Yavuz Selvi
7. Uluslararası Mavi Karadeniz Kongresi 19-20 Eylül tarihlerinde yapıldı. İlk gün oturumlar yüz yüze ortamda yapılırken ikinci gün oturumlar online olarak gerçekleşti. Karadeniz’in pek çok açıdan konuşulduğu kongrede önemli mesajlar verildi. Kongrenin ana temasının “barış, güvenlik ve işbirliği” olarak tanımlanması dikkat çekiciydi. Çünkü dünyanın birçok coğrafyasında ya fiili çatışmalar mevcut ya da ismi konulmamış soğuk savaş mücadeleleri veriliyor. Barış denizi olarak anılan Karadeniz de bu mücadelelerin bir parçası olmaktan kendini kurtaramadı. Geçtiğimiz aylarda Ukrayna ve Rusya krizi Karadeniz’i mücadele bölgesi haline getirdi. Bölgedeki enerji rezervleri de potansiyel mücadeleleri tetikleyebilir.
Kongre’nin açılış konuşmasını yapan KASAM Başkanı Yusuf Cevahir de bu sebeplerden ötürü “barış, güvenlik ve iş birliği” temalarının önemini açıkladı. Konuşmasında barışı konuşmanın kolay olmadığını fakat bazen akıntıya karşı yüzmek gerektiğini söyledi.
Mavi Karadeniz Kongresi’nin önemi tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Gerginliği, krizi, savaşı ve popülist söylemleri konuşmanın kolay olduğu ve bu söylemlerin karşılık bulduğu ortamda bir kongre; barışı, iş birliğini konuşmaya cüret ediyor. Bunların nasıl olacağını da Yusuf Cevahir yine konuşmasının devamında “ortak paydayı konuşmazsak istikrarsızlık olur’’ söylemiyle dile getirdi.
Bölgedeki enerjinin taşınması konusunda devletlerin birbirinden bağımsız hareket edemeyeceğini düşünürsek ortak paydalardan bir tanesinin ‘enerji’ olduğunu söyleyebiliriz. Kongre’de konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay; Bakü -Tiflis-Ceyhan petrol hattının ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı gibi bu projelerin enerji güvenliğine katkı sağladığını söyledi. Karadeniz’de ülkelerin ortak iş yapmalarını enerji üstünden büyüttüğümüz zaman bölgesel barış çok daha hızlı bir şekilde sağlanabilir. Bölgenin birkaç ülkenin tekelinde olmadığını bu noktada hatırlamamız gerekir.
Kongre’nin açılış panelinde konuşan Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, “Karadeniz; Türkiye, Bulgaristan veya Rusya’dan ibaret değildir’’ diyerek bize bunu hatırlatıyor. Özipek, Nesimi’nin “Gâh çıkarım gökyüzüne seyreylerim âlemi Gâh inerim yeryüzüne seyreyler âlem beni” dizelerini okuyarak bölgesel barış ve refah için göğe yükselerek Karadeniz’de barışın, refahın oluşması için herkesi görebilecek bir perspektiften bakmanın önemini vurgulamış oldu. Şüphesiz bölgede oluşacak kalıcı barış ve iş birliğiyle ülkelerin ticareti gelişecek ve ekonomilerine olumlu katkı sağlanmış olacaktır.
Kongre’nin açılış konferansında konuşan Doç. Dr. Cihat Yaycı bu konuya değinerek Karadeniz, Ege ve Akdeniz’deki ticaretin dünya ticaretinin %30’unu oluşturduğunu hatırlattı. İfade etmemiz gerekir ki bu denizler kimi ülkelerin tekil maksimalist çıkarları için maceraya girişilecek bir yer değildir. Bunları söylerken, Türkiye’nin, Fuat Oktay’ın değindiği “bölgesel sahiplenme’” ile hareket etmesinden vazgeçmesini beklememeliyiz. Çünkü Türkiye bölgede uluslararası hukukun kendisine sunduğu haklardan başka bir şey istemiyor. Fuat Oktay konuşmasında “Karadeniz’de kıyıdaş ülkelerle ortak iş birliği ve çözüm önerilerini konuşabiliriz” diyerek Türkiye’nin diyaloğa açık olduğunu ve gerginlik istemediğini belirtmiş oldu.
Türkiye, krizin bir tarafı olarak bölgede yıpranmaktansa ticaretle iş birliğinin getireceği kazancın daha fazla olduğunu görüyor. Bu yüzden kongrede verilen mesajlar önemliydi. Tabii ki iş birliğinin ve istikrarın önünde ciddi ihtilaflı meseleler bir set olarak duruyor. Bölgede önemli ihtilaf konularından bir tanesi Azerbaycan – Ermenistan arasındaki gerilimdir. Kongre’ye katılan Azerbaycan Milletvekili Dr. Vugar Bayramov, Zangezur Koridoru üzerinden Azerbaycan ve Ermenistan’ın iş birliği yapabileceğini söyledi. Bu iş birliğinin barış için önemli olduğunu kaydeden Bayramov, sınırların da tanınması gerektiğinin altını çizdi.
Kongre’nin eş başkanı Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, bölgedeki en önemli meselenin Ukrayna – Rusya anlaşmazlığı olduğunu söylerken “Karadeniz’de barışı bozan kışkırtmalar var’’ diyerek bu alana dikkat çekti. Karadeniz’i biz sürekli bir barış denizi olarak anarken son dönemlerde bölge bir kriz merkezi olarak görülmeye başlandı.
Bu kışkırtmaların arkasında ABD ve Batı’nın olduğunu söyleyebiliriz. ABD son birkaç yıl içerisinde dünyanın birçok noktasındaki olaylara aynı ölçüde müdahale edemiyor. Afganistan’dan çekilmesi, Ortadoğu’dan çekilmeyi tartışması ve yükselen Çin gücü ile mücadeleye odaklanması bunların göstergesidir.
Kongre’ye katılan Bulgaristan Parlamentosu Üyesi Prof. Dr. Ivo Hristov, bu minvalde yaptığı analizde ABD’nin gücünü koruması için “ABD alternatif güç merkezlerinin önüne geçmeli” ifadelerini kullandı. Bu yüzden ABD, çıkarlarının etkilendiği noktalarda doğrudan müdahale edemediği zaman krizin bir tarafı olarak barış ve iş birliğinin bölge ülkelerine getireceği kazancı engellemek istiyor. Bölgedeki problemlerin çözümünde ise Alaeddin hoca Avrupa’yı örnek gösterdi. Alaeddin Yalçınkaya, Batı’nın enerji meselelerini çözmekte kurumsallaştığını ve bunu başardığını ifade etti.
Cihat Yaycı’nın konferans konuşmasında denizlerin Türkiye açısından önemini anlatırken ‘Mavi Vatan’da yapılması gerekenleri anlatması önem arz etmektedir. Cihat Yaycı “ay yıldız sadece karada değil, denizde de var” derken aynı zamanda denizlerimize sahip çıkmamız gerektiğini de ifade etti. Ayrıca “Dünya GSMH ’sının üçte biri denizlerden sağlanıyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmemesinden dolayı her sene 400 milyon dolar balıkçılık geliri başka ülkelere bırakılıyor’’ ifadeleriyle denizlerin önemine dikkat çekti. Mavi Vatan’a bu yüzden sahip çıkmamız gerekiyor.
Sonuç olarak 7. Mavi Karadeniz Kongresi’nde “barış, güvenlik ve iş birliği” için neler yapılabileceği tartışıldı. Ayrıca bunların nasıl yapılacağı da konuşmacılarının tebliğlerinde yer aldı. Savaşın hâkim olduğu dünyamızda barış kelimesini kullanmak, bunun için neler yapılacağını konuşmak bu kongrenin önemini göstermektedir. Kongre’de konuşmacıların ortak paydası ise Karadeniz’de bölgesel barışın temini için bölgede bütün ülkelerin birlikte hareket etmesi gerektiği olmuştur. Enerji ortak paydasında gerilim yaşayarak yıpranmak yerine iş birliği çerçevesinde ticari kazancı ve bölgesel barışı korumanın öneminin net bir şekilde ortaya konulması devletlerin politika yapımına da katkı sağlayacaktır.