Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Son Kriz Üzerine: “Hükümetler isterlerse 12 mil sorununu çözebilirler”

                                                                                                              Ümran Bulut

Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 12 mile çıkarma meselesi yeniden gündemde. Bizler de bu meseleyi daha iyi anlamak maksadıyla Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner hocamızla konuyu çeşitli boyutlarıyla ele alan bir söyleşi yaptık.

Sorunun arkaplanı

Türkiye ile Yunanistan arasındaki 12 mil sorununun uzun bir geçmişi var.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra özellikle Doğu Akdeniz ve Ege’deki çatışmalar daha da alevlendi ve akabinde Yunanistan özellikle Ege Denizi’nde genişleme kararı almak istedi. 15 Nisan 1976 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sadri Çağlayangil, Yunanistan’ın bu girişimini savaş sebebi sayacağına yönelik bir mektup yazarak ABD’ye gönderdi.
1982 yılında Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) kıyıdaş ülkelerin karasularını 12 mile çıkarabilecekleri hükmüne istinaden Yunanistan bu konuyu tekrar gündeme taşıdı. Yunanistan 1995 yılında Türkiye’nin taraf olmadığı Sözleşme’yi yürürlüğe koydu ve 1 Haziran 1995’te Ege’de karasularını 12 mile çıkarma hakkını saklı tuttuğunu ilan etti. Türkiye, 8 Haziran 1995’te TBMM’de bulunan tüm parti temsilcilerinin ortaklaşa hazırladığı bildiriyle Yunanistan’ın Ege’de karasularını 6 milin ötesine çıkarması halinde bu durumun savaş sebebi sayılacağını beyan etti.
O tarihten bugüne, iki devlet arasında bu sorunla bağlantılı gerilimler yaşanıyor.

Zuhal Mert Uzuner
Zuhal Mert Uzuner

Soru: Mevcut konjonktürü göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye, Yunanistan’ın Ege’de karasularını 12 mile çıkarmasını savaş sebebi sayar mı? Bu karar bir savaşı tetikler mi?

Evet, savaş sebebi sayılır. Fakat burada savaştan ne anladığımız daha önemli. 12 mil sorunu Ege’deki sorunların karakteri ile ilgili olan bir meseledir. Ege Denizi’ndeki sorun çok fazla adanın sadece Yunanistan tarafında değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye ve Yunanistan arasında Ege’de bir orta hat çizildiğinde, alan paylaşılırken Yunanistan tarafında kalan adalarla ilgili bir sorundur. Yunanistan’ın yapmaya çalıştığı şey; 6 mil ile beraber 12 mil ile adalar arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın hepsini aynı hukuki rejime sokarak olabildiğince haklarını maksimize etmeye çalışmaktır. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne baktığımızda adalar için anakaralarla aynı hakkın talep edilebileceğinden bahsediliyor. Ancak bu kesin bir karar değildir. Uluslararası metinler hazırlanırken önemli olan hakkaniyet üzerinden karar verilmesidir. Fakat Yunanistan Sözleşme’nin ilgili maddesini kesin bir kararmış gibi yorumluyor. Türkiye’nin burada karşı çıkmasının en önemli sebebi Türkiye’nin serbestçe denizlerde hareket etmesini sınırlaması. Mesela Türkiye’nin İstanbul’dan yola çıkan gemisinin Antalya limanına varması için Yunanların denizde kontrol ettiği alanlardan geçmesi gerekiyor. Kısacası eğer Yunanistan 12 mil kararını uygulamayı başarırsa İstanbul Boğazı gibi bir Boğaz yaratarak su yollarının kontrolünü elinde tutmasını sağlayan stratejik bir değer kazanmış olacak. Dolayısıyla Türkiye’nin böyle bir şeye izin vermesi mümkün değil ve elbette bunu savaş sebebi sayar. Fakat savaşı tetiklemez. Başlangıçta da söylediğimiz gibi savaştan ne anladığımıza bağlı. Yunanistan bu kararı uygulamaya kalkarsa topyekûn bir savaş olmaz özellikle bu ortamda, mikro çatışmalar halinde devam eder. Çünkü topyekûn bir savaş hali aynı zamanda NATO’da kırılmanın olması demektir ve Türkiye böyle bir duruma sebep olmak istemeyecektir. Aynı zamanda Yunanistan rasyonel bir ülkedir, kanaatimce böyle bir karar almaz topyekûn bir savaşı istemez. Ancak alanda ciddi bir sürtüşme olma ihtimali çok yüksektir. Dolayısıyla her iki tarafın da bundan imtina edeceğini düşünüyorum.

Soru: 1982 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre kıyıdaş ülkeler karasularını 12 deniz miline kadar çıkarma hakkına sahip. Türkiye’nin taraf olmadığı bu sözleşme Yunanistan tarafından yürürlüğe kondu. Peki, Türkiye’nin taraf olmadığı ancak Yunanistan’ın taraf olup yürürlüğe koyduğu bu Sözleşme’nin uygulanmasına karşı uluslararası hukuka göre Türkiye’nin itiraz etme hakkı bulunuyor mu? Türkiye’nin itirazı uluslararası alanda nasıl bir karşılık bulur?

Türkiye’nin itiraz hakkı elbette bulunuyor. Uluslararası hukukun temel prensibine göre hiçbir devleti taraf olmadığı bir uluslararası antlaşma bağlamaz. Antlaşmaya imza atan devletler üzerinde bağlayıcılığı olur. Türkiye BMDHS’nin görüşüldüğü toplantılara katıldığında her defasında sözü geçen maddenin değiştirilmesi yönünde rezervasyon koymuş fakat kabul görmemiştir. Yunanistan çoğunluğun kabul ettiği bir uluslararası sözleşmenin herkes için geçerli olduğunu savunuyor. Bu görüş uluslararası hukukun temel prensibiyle çelişiyor. Türkiye, “devamlı itiraz eden aktör” olmak amacıyla bu görüşe her zaman itiraz edecektir. Aksi taktirde Türkiye uygulamada kabul etmiş sayılır. Yunanistan Türkiye’nin itiraz etmemesi durumunu böyle değerlendirebilir. Türkiye’nin itirazının uluslararası arenada nasıl karşılık bulacağı ise tamamen uluslararası siyasetle ilgili bir durum. Uluslararası hukukun temel hedefi normatif bir düzen kurup savaş olmamasını sağlamaktır. Türkiye özelinde örnek vermek gerekirse; Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yapmaya çalıştığı şey direnç göstermektir. Türkiye’nin itirazının uluslararası alanda karşılığı siyasetteki diğer meselelerle toptan düşünüldüğünde ancak anlaşılabilir. Şu anda 12 deniz miline çıkarma hakkına sahip olup olmaması meselesinde Yunanistan’ı tamamen haklı ya da haksız bulmuyorlar.

Soru: Yaşanan son gelişmeler/krizler göz önünde bulundurulduğunda sizce Yunanistan 12 mil kararını uygularsa Avrupa Birliği’nin tepkisi nasıl olur?

Kanaatimce AB 12 mil kararının uygulanmasına izin vermez. AB kendi ülkeleri arasında birlik ve beraberliğin, dayanışmanın altını çiziyor. AB, Yunanistan’ın yanında yer alacaktır fakat bu kararın uygulanmaya konmasını desteklemeyecektir.

Avrupa Birliği: Yunanistan'a destek verebiliriz

Soru: Türkiye Libya ile 27 Kasım 2019 tarihinde “Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” ile “Güvenlik ve Askeri Mutabakat” anlaşmaları yaptı. Yunanistan’ın Girit’in doğusunda karasularını 12 deniz miline çıkarması kararı Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki konumunu ve Libya ile yapmış olduğu anlaşmaları etkiler mi?

Türkiye bu konuda kararlı. Devletin kendi stratejik öncelikleri değişmez. Şu anki hükümet bu konuda kararlıdır ancak olası iktidar değişikliğinde de bu kararın uygulanması devam edecektir. Bir devlet için jeopolitik konumu oldukça önemlidir dolayısıyla coğrafya değişmeyeceğine göre bu kararlılık da değişmeyecektir. Türkiye uzun vadede Libya Mutabakatını sürdürmeye çalışacaktır; çünkü Türkiye Libya seçeneğini seçmek durumunda kalmıştır. Türkiye Sevilla haritasını reddedip Libya ile anlaşmaya varmıştır. Bu anlaşmanın yapılmasına sebep olan etkenlerden biri Sevilla haritasının dayatılmasıdır. Yunanistan’ın 12 mil kararının etkisine bakacak olursak elbette Libya ile yapılan mutabakatı etkiler. Yunanistan Ege’de karasularını 12 mile çıkarırsa bulunan doğalgaz Yunanistan tarafında kalıyor. Türkiye Libya ile anlaşmasını kolay kolay bırakmayacaktır. Bu mutabakat Türkiye’ye stratejik bir üstünlük sağlıyor. Çünkü Yunanistan kendisini güneyden kuşatılmış hissediyor. Türkiye bu durumdan memnundur; fakat bu kesinlikle neo-Osmanlıcılık değildir. Türkiye’nin bu tavrı tek taraflı olarak değerlendirilecek bir mesele değildir. Türkiye’nin tavrı Yunanistan’ın 12 mil kararı ile karşılaştırılarak değerlendirilirse daha iyi anlaşılacaktır.

Soru: Bazı Yunan yetkililer 12 mil kararının “Yunanistan’da seçim öncesi yapılması planlanan bir adım” olduğunu iddia etmektedir. Yunanistan’ın 12 mil kararı iç politikasına yönelik bir vaat midir yoksa Türkiye ile yaşadığı gerilimler sebebiyle dış politikaya yönelik bir karar mıdır? Ayrıca, seçim dönemlerinde Yunanistan’ın Türkiye ile ilgili dış politika konularının ne derece etkili olduğunu düşünüyorsunuz?

Şuna dikkat çekmek istiyorum; acaba Türkiye’den gelen tehdidin azaltılması mı öncelikli bir oy potansiyeli taşır yoksa 12 mil kararı mı? Benim gördüğüm Türkiye’den gelecek olan bir tehdidin azaltılması daha önemlidir. Şu anki Yunanistan’daki hükümet tehdidin azaltılmasını öncelemekte ve uluslararası saygınlık kazanmış bir lider olarak görünmenin daha önemli olduğu yönünde bir görüşe sahip. Çünkü Yunanistan’da kimin başbakan kimin siyasette güçlü olacağı biraz uluslararası siyasetle ilgilidir. Dolayısıyla şu anda 12 mil kararını ilan edeceklerini zannetmiyorum. Bu ancak ABD’nin kararıyla olur. ABD’nin ne şekilde tepki vereceği önemlidir. ABD’nin tam destek vereceğinden emin olamadıkları için şu an bu kararı ilan edemiyorlar. Dolayısıyla seçimde kimin gelip gittiğinin bir önemi yoktur. Son yaşadığımız deprem felaketinde Yunan arama kurtarma ekiplerinin yardıma gelmesinin de bu kararın ilan edilip edilmemesinde bir etkisi olmayacaktır. Deprem benzeri olaylar kamuoyunda daha önce kızışmış olan dolayısıyla yapmakta zorlanılacak manevralar için güzel elverişli bir söndürme aracı olur. Şu anda kamuoyundaki gerginlik yumuşamış oldu. Dolayısıyla hükümetler isterlerse 12 mil sorununu çözebilirler.

Soru: 12 mil kararı Türkiye’nin Ege’deki konumunu siyasi ve ekonomik yönden nasıl etkiler?

12 mil kararı Türkiye’yi Ege Denizi’nde Yunanistan’ın kontrolüne bırakır, hiçbir şekilde Ege’nin kaynaklarını kullanamaz hale getirir. Siyasi olarak ise Boğazların kullanımı artık Yunanistan’ın eline geçmiş olur. Çünkü Ege uluslararası suyolu olmaz ve Yunan sularından geçilmeden Boğazlara girilemez.

 

spot_img

Yazılarımız ve gelişmelerden haberdar olmak için mail bültenimize abone olun.