Hilal Demir
Rusya ve Ukrayna arasındaki münasebetler uzun yüzyıllara dayanan tarihi bir geçmişe sahip. Günümüzde yaşanan çatışmaların ve aksiyonların her ne kadar politik, ekonomik, stratejik sebepleri olsa da aslında bir o kadar da tarihi arka planı bulunuyor.
İlk Rus Devleti’nin Temelleri Kiev’de Atıldı
Rusya – Ukrayna mücadelesini derinlemesine analiz edebilmek için belki de IX. yüzyıla kadar gitmemiz gerekir. Nitekim ilk Rus Devleti’nin temellerinin atılışı bu döneme denk gelmektedir. Rurik Hanedanı’na mensup Knez Oleg, Novgorod sınırlarını aşarak Kiev’e inmiş ve burayı ele geçirerek kadim bir devlet yapısı oluşturmayı amaçlamıştı. Vakayinamede nakledilen rivayete göre burası (Kiev) Oleg’in fevkalade hoşuna gitmişti. Knez Oleg “Kiyef, Rus şehirlerinin anası olacaktır” diyerek burada kalmıştı. Onun Kiev’e yerleşmesiyle Rus Devleti’nin resmen kurulduğu söylenebilir. Böylece “Kiev Rusyası” tarihi başlamıştı.[1] Bu nedenle bugün bütün Slav kökenli halklar için bu coğrafya aynı derecede kıymetli ve mühim bir miras olarak görülmektedir.

Bu şekilde başlayan knezlikler devrinde diğer bir kırılma anı ise Knez büyük Mistislav’ın vefatı sonrası yaşandı; bu süreçte knezliklerde ciddi oranda dağılma meydana geldi. Bunların bir kısmı merkezde, bir kısmı güney ve kuzey bölgelerde kaldı. Galiç-Volin Knezliği, Litvanya Knezliği gibi kurulan farklı merkezlerdeki knezlikler ile yaşanan akrabalık ilişkileri ve bunların Rus siyasi politikasına müdahalelerinin bölgeyi daha da karma bir hale getirdiğini söylemek mümkündür. Bu doğrultuda artık Rus Devleti’nin batı sınırlarının Katolik kilise tarafından etkilendiğini görüyoruz.
Çarlık’tan İmparatorluğa, İmparatorluktan Sovyetlere Kadar Ukrayna Hep Mercek Altında
IV. İvan, nam-ı diğer “Korkunç İvan” ile birlikte Rus devletinde artık Moskova merkezli merkeziyetçi bir politikanın tesis edildiğini ve bununla beraber bir genişleme siyasetinin izlendiğini görüyoruz. Bu esnada tabi ki Ukrayna’nın doğu kısmı da daima Rusya’nın ilgi alanında bulunmaya devam ediyor. Rusya zaten uzun yıllar boyunca bu coğrafyada etkindi ancak ülkenin batı tarafı yani Dinyeper nehrinin sol tarafı uzun yıllar boyunca Rusya’dan uzak kaldı ve “Batılılaştı”. Bu alan artık bir mücadele alanı olmaya başladı.

II. Katerina devrinde yapılan önemli muharebeler ile Kırım’da hâkimiyet sağlanması da bizce günümüz Rusya – Ukrayna ilişkilerindeki kırılma noktalarından birisidir. Nitekim bugün meşruiyeti hâlâ tartışılan Kırım’ın ilhakı konusunda Rusya buradaki tarihi mücadelesine sık sık atıf yapmaktadır. Tarihi hafızayı besleyen ve günümüz siyasetine etki eden bir diğer mühim nokta ise Ukrayna’nın SSCB topraklarına dâhil olması ve II. Dünya Savaşı’dır. Bilindiği üzere II. Dünya Savaşı Almanya’nın Polonya sınırını geçmesiyle başladı ve ister istemez SSCB’nin sınır topraklarında bulunan Ukrayna da bu sürece dâhil oldu. Rusya, o günden bugüne bu coğrafyadaki bazı birlikleri Nazi taraftarlığıyla ve işbirliğiyle itham etmektedir.
Dünya Düzeni Değişirken Ukrayna…
Sovyetler sonrası kurulan Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında 14 Şubat 1992’de, yani bundan tam 30 yıl önce, diplomatik münasebetler anlaşması imzalandı. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni bağımsız devletler uluslararası hukukta artık yeni katılımcılar haline geldiler ve bunlardan biri Ukrayna idi. Ukrayna’nın ayrı bir devlet olarak ortaya çıkmasıyla birlikte bazı boru hatları, teknik ekipmanlar, transit yolları vs. paylaşılması gerekiyordu. Çünkü bunlar Sovyetler döneminde inşa edilen transit yollardı ve bu yollar üzerinden Rusya, Avrupa’ya enerji kaynaklarını ihraç ediyordu. Ukrayna’nın SSCB’den bağımsız bir devlet olarak ayrılmasıyla beraber bu teknik altyapılar Ukrayna sınırları içinde kalmış oldu.
Yeltsin devrinin sona ermesiyle birlikte Vladimir Putin “tek kutuplu dünya düzeninin” son bulduğuna dair konuşmasını yaparken aslında kendi sınırlarında ve belki de Karadeniz’e açılan “arka bahçesi”nde hâkimiyeti elinde tutacağının sinyallerini veriyordu. 2000’li yılların başına tekabül eden bu dönemde elbette Batı da kendi ekolünü burada kuvvetlendirmeye çalıştı ve bu kaçınılmaz çatışmanın ilk kıvılcımları Turuncu Devrim ile başlayıp Kırım’ın işgaliyle devam etti.


Ukrayna, Yüzyıllardır Çekişmenin Merkezinde
Görüldüğü üzere, Ukrayna’da devamlı olarak iki önemli etkileme merkezi mevcut. IX. yüzyıldan beri aslında bu durum bölgenin bir özelliği. Farklı dönemlerde devamlı olarak iki çekim noktası arasında kalan bir Ukrayna görüyoruz. Geçmiş yüzyıllarda Ukrayna’nın batı tarafı Katolik kilisesi ve Katolik mirası ile Avrupa’nın ilgi alanında, doğu kısmı ise Rusya’nın ve Ortodoks kilisenin ilgi alanında olmuştur. Modern dönemlere geldiğimizde aynı şekilde ne yazık ki Ukrayna Batı ve Rusya arasındaki hâkimiyet kurma mücadelesinden sıyrılabilmiş değil.
Bugün her iki devlet de siyasi, sosyal, dini, ticari geçmişlerinin olduğu topraklarda bir diğerinin üstünlüğünü kabul etmek istemiyor. 21. yüzyılda yaşanan bu kriz ve savaşın her ne kadar daha güncel sebepleri olsa da aslında uzun yüzyıllardır süregelen olaylar zincirinin bir sonucu olarak da yorumlanabilir. Nitekim 2021 yazında V. Putin, “Rusların ve Ukraynalıların tarihi birliğini” içeren bir makale yayınlamıştı[2] ama mevcut durum bize “Slav kardeşlerin” bu coğrafyada uzlaşabilmekten çok uzak olduğunu gösteriyor.
…
Hilal Demir: İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olmuştur. Aynı bölümde Rusya üzerine yükseklisans çalışmasını yürütmektedir.
[1] Akdes Nimet Kurat, Başlangıçtan 1917’ye Kadar Rusya Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2020, s. 23.