Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Pile-Yiğitler köyüne ulaşımı kolaylaştırmak için yapmayı planladığı yolu BM Barış Gücü askerleri engellemeye kalkıştı. Gazeteci Yavuz Selvi’de gelişmeleri ve gerginliğin sebebini yazdı.
Gazeteci Yavuz Selvi
Kıbrıs’ta son günlerde kazan yeniden kaynıyor. Daha doğru olarak aslında kaynatılıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı yeşil hat üzerinde kalan Pile-Yiğitler köyüne ulaşımı sağlamak için bir yol projesi başlattı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri ise projenin başlanacağı zamanda yola beton bariyerler döşedi. Daha sonra ise hepimizin bildiği üzere Türk yetkililer geri adım atmayarak bugüne kadar sözde tarafsız olan BM Barış Gücü’nün araçlarını dozerlerle kaldırdılar. Ve yolun yapımına devam ettiler. Daha sonra ise BM ve Güney Kıbrıs’tan skandal ifadeler geldi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), “adadaki statükonun ihlali” olarak nitelendirdi. BMGK ayrıca, “BM Barış Gücü mensuplarına yapılan saldırıyı” kınadığını belirtti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ise skandal bir açıklama yaparak, “Uluslararası toplum bu sorunun cevabını net bir şekilde verdi. Erdoğan, işgalci rejim ve benim daha fazla bir şey söylememe gerek yok.” dedi. Peki gerilim isteyen Türkiye mi? BM Barış Gücü ne kadar tarafsız? Bu müdahaleler ve açıklama ile ne hedefleniyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine toplantısının ardından konuya ilişkin ilk defa konuşurken ilk olarak Türkiye’nin bugüne kadar dünya barışına yaptığı katkıyı dile getirdi. Erdoğan açıklamasında, “Gerilim ve macera peşinde koşmadan çıkarlarımızı korumanın, dünya barışına katkı sunmanın derdindeyiz. Hep söylediğimiz gibi, bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde, petrolünde, altınında, yer altı ve yer üstü kaynağında gözümüz yok. Binlerce yıllık tarihinde sömürgecilikle lekesi olmayan bir milletiz. Nasıl bir başkasının hakkına el uzatmıyorsak, ülkemizin ve milletimizin ve kardeşlerimizin hakkının yenilmesine de seyirci kalmıyoruz.” ifadelerini kullandı. Nitekim sürekli olarak da ifade ettiğimiz üzere Türkiye, Libya, Suriye, Karabağ ve birçok alanda yaptığı müdahaleler ve izlediği politika ile dünya barışına katkı sundu.
Son olarak bir buçuk yıldır devam eden Ukrayna- Rusya Savaşı’nda aktif tarafsızlığını koruyarak tarafları bir araya getirmeyi başarmıştır. Yine savaş devam ederken eşine az rastlanır bir şekilde iki ülkeyi tahıl konusunda bir anlaşmaya sevk etmiştir. Böylece dünya olası bir gıda krizi eşiğinden dönmüştür. Pile yolunda yaşanan gerilimin perde arkasını Erdoğan sözlerinin devamında şu şekilde dile getiriyor: Komşularımızla ilişkilerimizi karşılıklı olarak güçlendirmeye ve aramızdaki pürüzleri gidermeye çalıştığımız bir dönemde yapılan bu müdahaleyi kesinlikle iyi niyetli bulmuyoruz.
Aslında mesele tam olarak bu. Türkiye son zamanlarda Mısır ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere birçok devlet ile ilişkilerini iyileştirme yoluna gitmiştir. Mısır ile karşılıklı olarak büyükelçiler atanmış Katar ve BAE ile de çeşitli alanlarda önemli anlaşmalar imzalanmıştır. Türkiye bunlar olurken her zaman olduğu gibi yönünü aynı anda farklı eksenlere çevirmeyi de başarmıştır.
Avrupa Birliği’ne üye olma stratejisini tekrar ortaya koyarken Batılı devletlerle ilişkilerinde tekrar ivme kazandırmaya başlamıştı. İşte Erdoğan da bu provokasyonun zamanlamasına dikkat çekiyor. Türkiye’nin sinir uçlarına dokunarak Ankara’ya yaptırılacak hata ile uluslararası toplum önünde zor düşürülmek isteniyor. Erdoğan’da bu oyunu görerek BM’yi ve Güney Kıbrıs’ı uyarmış oldu. Böylece bir kez daha BM’nin sözde tarafsızlığı da gözler önüne serildi. Son olarak yaşanan bu hadise ile KKTC ve Türkiye’nin kararlılığı ortaya çıktı. Bu da uluslararası topluma KKTC’nin yalnız olmadığının, bir güvenlik kuvvetlerinin olduğunu göstermesi açısından önemli bir mesaj niteliği de taşıyor.