Bir Göçmen Dünyayı Kurtarır: Göç ve Inovasyon

Batı medyasında göçmenleri olumsuz şekilde resmeden yayınlar görüyoruz. Oysa göçmen kökenlilerin bilişim, tıp ve yüksek teknoloji alanlarında önemli sayıda patent geliştirdiği ortadadır. ABD ve Almanya, göçmenler tarafından geliştirilen patent sayısında zirvedeler.

Medipol Üniversitesi öğretim üyesi ve KASAM akademik kurul üyesi Dr. Faik Tanrıkulu, Almanya ve Avusturya’daki eğitim ve resmi görev tecrübelerine dayanarak dikkatimizi göçmen ekonomisine ve Almanya’da yaşananlara çekiyor. Dr. Tanrıkulu’nun TRT Almanca’da yayınlanan yazısının özetini paylaşıyoruz.

Almanya’da Yeni Kurulan 4 Şirketten 1’i Göçmenlere Ait

Göçmenler, göç ettikleri ülkelerde önemli ölçüde girişimci faaliyetlerde bulunup pek çok alanda patent geliştiriyor. Bundesministeriums für Wirtschaft und Energie (BMWi) raporu Almanya’da yeni kurulan her dört şirketten birinin göçmen kökenli oldugunu ortaya koyuyor. Son olarak Türkiye kökenli Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’nin kurduğu Biontech şirketinin Covid-19 aşısını geliştirmesi dikkatleri bir kez daha göçmenlerin Almanya´ya katkılarına çekti.

Prof. Sahin ve Dr. Türeci dünyanın önde gelen gazetelerin manşetlerinde “Dünyayı kurtaran çift” olarak nitelendirildi. Normalde 8-10 sene süren aşı çalışmaları bir yıl gibi rekor sürede sonuç alındı. Prof. Şahin Almanya’da kanserli hücreyi yok eden aşı geliştirerek ismini duyurmuştu. Ayrıca hastalıklı hücrelere karşı savunmaya geçen antikorlar üzerinde çalışma yürütüyordu. Almanya’nın ilk 100 zengini arasına giren Prof. Şahin, bir dergiye verdiği mülakatta İlkokul 4’ten sonra öğretmeninin onu en düşük seviyeli okula (Hauptschule) gitmesi gerektiğini belirtirken, Alman komşusunun itirazı sonrasında o okula gitmekten kurtularak Gymnasium´a kayıt yapabildiğini söyledi.

Prof. Şahin, Alman komşusu sayesinde şans eseri ayrımcı muameleden sıyrılıp bir başarı hikayesi oluşturan nadir kimselerden. Ancak herkes onun gibi şanslı değil; göçmen kökenli gençler arasında okulu yarıda bırakma oranı azımsanma­yacak düzeyde.

Göçmen Çocukları Düşük Seviyeli Okullara Yönlendiriliyor

Sachverständigenrat deutscher Stiftungen für Integration und Migration (SVR) araştırmasına göre, okullarda göçmenlere yönelik yaşanan ayrımcılık önemli problemler arasında yer alıyor. Bilhassa okul öncesi, anaokullarında ayrımcılıkla karşılaşan çocuklar, özgüvenlerini kaybetmeleri nedeniyle eğitimlerine devam etmekte isteksiz ola­biliyor. Bidungsmonitors, 2019 yılında göçmenler arasında eğitimi terk edenlerin oranının %14,2’den %18’e yükseldiğini açıklıyor. OECD’nin bu konuda yaptığı çalışmada ise OECD ülkeleri arasında Almanya’da göçmenlerin eğitime katılımları ve başarısının düşük olduğunu belirtiyor. 2018 yılında açıklanan PISA araştırma sonuçları, göçmenlerin sosyo- ekonomik olarak dezavantajlı olduğuna işaret ediyor.

Almanya İstatistik dairesine göre, 2019’da ülkede tüm alanlarda eğitim alanların %37 göçmen kökenli. Üçte birine tekabül gelen göçmenler ülkenin geleceğinde belirleyici faktör olacak.Buna rağmen SVR ve PISA raporları özellikle göçmen çocukların öğrenme güçlüğü çeken çocuklarla aynı okula (Sonderschule) yönlendirdiğini bildiriyor. Aileler, çocuklarının erken yaşta ayrımcılığa maruz kalmalarından şikâyetçi.

Baden – Württemberg eyaletinde Sonderschule’ye gidenlerin %37,5’i göçmen kökenli çocuklardan oluşuyor. İlkokuldan sonra or­taokula geçişte benzer sıkıntılar yaşanıyor. Göçmen çocuklara Gymnasium gibi öğrenim kalitesi yüksekokullardan çok Hauptschule, Realschule, Gesamtschule ve Berufschule (meslek okulları) gibi eğitim seviyeleri düşük okullara gitme­leri tavsiye ediliyor. Doğal olarak eşit şekilde eğitim hizmetlerinden faydalanamayan gençlerin Almanya’nın geleceği açısından risk oluşturması da muhtemel görünüyor.

Küresel Resme Bakmak: Göç, Patent ve İnovasyon

Batı ülkelerinde göçmenler ve sonraki jenerasyonlar bilimde, sanatta, ekonomik faaliyetlerde önemli faydalar sağlıyor ve patentler geliştiriyor. Apple’ın kurucusu Steve Jobs bu duruma iyi bir örnek. Suriyeli Müslüman bir babayla Alman bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen, fakat doğar doğmaz evlat edinilen Jobs, yeni evinde dünyayı değiştirecek şirketinin temellerini atmıştı. Ayrıca Microsoft (Satya Nadella), Google (Sundar Pichai) ve Oracle (Thomas Kurian) gibi dünya şirketlerinin CEO’ları da deniz aşırı ülkelerden ABD’ye göç etmişti. Google’ın kurucusu Sergey Brin, Sovyetler Birliği zamanında Maryland’e göç eden akademisyen bir ailenin çocuğuydu. Aynı şekilde Elon Musk yirmili yaşlarında Amerika’ya göç ederek önemli keşiflerde bulundu. Küba’dan göç eden bir ailenin çocuğu olan Jeff Bezos ise Amazon’u dünya şirketleri arasına koydu.

Karikatür: Financial Times

Yukarıdaki grafik, 2000 – 2010 yılları arasında göçmenlerin ülkelere göre icat ve patent geliştirme sayısını göstermektedir. Buna göre göçmenlerin yeteneklerinden en çok faydalanan ülke 194.600 patent ile ABD olmuştur. Bu patent sahiplerinden sadece 10 bini sonraki yıllarda ABD’den ayrılmıştır. Almanya’da 25.300, İsviçre’de ise 20.400 göçmen tarafından yenilikçi patent geliştirilmiştir.

Son 50 yılda ABD’de Nobel ödülü alanların dörtte biri yurt dışı doğumlu bireylerden oluşmaktadır. Buna mukabil yüksek teknoloji üreten şirketlerin yüzde 25’i göçmenler tarafından kuruldu.

Yetenekli Göçmenleri Nasıl Kendi Ülkelerine Çekiyorlar?

ABD, İngiltere, İsviçre, Almanya ve Kanada gibi gelişmiş ülkeler yetenekli göçmenleri ülkelerine çekebilmek için özel teşvikler ve statüler veriyor. Almanya mavi kart uygulaması, Kanada ise puanlama sistemi gibi farklı çözümler geliştirmektedir. Bu ülkeler, ihtiyaç duydukları beşerî sermaye ihtiyacındaki açığı yetenekli göçmenlerle kapatmak istiyor. Vasıflı göçmenler göç ettikleri ülkelerde önemli ölçüde girişimci faaliyetlerde bulunup pek çok alanda da patent geliştiriyor.

Avrupa, ABD ve Asya ülkelerinde birçok alanda yaygın örnekleri görülüyor. Özellikle bilgisayar, tıp ve bilişim sistemlerinde kalifiye eleman ihtiyacı göçmenler tarafından karşılanıyor. Bu doğrultuda vasıflı göçmenler bulundukları ülkelerde patent sayısını artırmada etkin bir güce sahiptir.

Almanya Göçmenleri Rencide Etmemeli

Almanya’da göçmenlere karşı sürekli olumsuz haberlerle gündem oluşturup göçmenlerin ülkeye olan katkılarını önemsiz gösterenler, Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu unutuyor. Kalifiye genç göçmenlerin başka ülkelere göç edişinde artış olduğu görülüyor. Alman Federal İstatistik dairesinin 1992 – 2018 yılları arasında ülkeyi terk eden göçmen sayısı kaydı incelendiğinde her yıl artış olduğu görülmektedir. Kayıtlara göre, sadece 2018 yılında 923.581 göçmen başka ülkede yaşamayı tercih etti.

Bu sonuç birçok faktöre bağlı olduğu gibi son senelerde artan İslamfobia ve yabancı düşmanlığı da önemli sebepler arasında. Bilhassa çoğu Alman medyasında göçmenlerin devletten aldıkları sosyal yardımlarla geçindikleri ve devlete yük oldukları yönünde haberler yayınlanıyor. Öte taraftan, Bertelsmann Vakfı’nın raporu göçmenlerin devlete yılda 22 milyar avro katkı sağladıklarını; istihdam, eğitim ve kültür-sanat gibi hayatın her alanında yer aldıkları ve topluma fayda sağladıklarını açıklıyor.

Göçmenlerin oluşturduğu potansiyelin ortaya çıkması için ticaret odaları, yükseköğretim kurumları, bölgesel yönetimler göçmen organizasyonları ile sık sık iletişim kurarak Almanya’nın dünyaya açık olduğu imajını vermelidir. Bilhassa Almanya’da doğup büyüyen göçmen kökenli bireylerin potansiyelinden faydalanarak muhtemel eleman ihtiyacının giderilmesi gerekmektedir. Gündelik hayatta ve basında göçmen kökenli bireyler rencide ederek ümitlerini kırmaktadır. Her türlü çabaya rağmen hedeflediği nüfus artışını sağlayamayan Alman Hükümeti’nin ülke içerisinde bulunan göçmenleri rencide edici söylem ve politikalardan kaçınması elzemdir.

Yazının Almanca versiyonu için tıklayınız: https://www.trtdeutsch.com/meinung/migration-und-innovation-einwanderer-retten-die-welt-3720587?fbclid=IwAR1OBukXhtVtH69dlnpAR_0Yzpd9LSP1lCFpHnH9_mAQ_iwPlcpNKTq27uY

spot_img

Yazılarımız ve gelişmelerden haberdar olmak için mail bültenimize abone olun.