Atmaca Kalesindeki Prenses: Geçmişi ve Bugünüyle Ünye (Çaleoğlu) Kalesi

   Öznur YAVUZ

“Efsaneye göre, Prenses Merlier, kıyamete kadar bu kalede kalmaya mahkûm edilmiş. Gardiyanı bir atmacaymış ve kalenin etrafında şövalyeler de nöbet tutuyormuş. Şövalyelerin görevi atmacayı uyanık tutmak ve yemeden, içmeden, uyumadan, sohbet etmeden üç gün boyunca kalenin dışında beklemekmiş. Ödül olarak mahpus prenses, her dileklerini yerine getiriyormuş ama kimse ondan aşkını talep edemezmiş. Bir Ermeni Kralı nöbetini tuttuktan sonra prensesi istemiş ve ceza olarak o ve torunları kendilerini bitmeyen bir savaşın içinde bulmuşlar.”Ünye’ye gelen en son seyyahlardan John Freely, Ünye Kalesinin hikayesini anlatırken bu efsaneden söz ediyor. Freely Ünye Kalesi’nin diğer bir isminin Atmaca Kalesi olduğu söylüyor. Türkiye Uygarlıklar Rehberi adlı çalışmasında yazar, Ünye Kalesinin muhtemelen Bizans İmparatoru I. Andronikos Komnenos’un yaptırdığını söylüyor. Komnenos 1183’te tahta çıkmadan önce kısa süreliğine Ünye Kalesi’ni tımar olarak elinde tutmuş.


Kaleyi kim yaptırmış?

Ağaçların içinde kaybolan kalenin meydana çıkarılarak tamir edildiğini ve iki kapısı ve içinde yedi sarnıcı olan bu yapının Cenovalılardan kalmış olduğunu da söyleniyor. Ancak kalenin Cenovalılar değil Pontus Hükümdarı II. Mithradates (İ.Ö. 250 – 220) tarafından inşa ettirildiği görüşü daha ağır basıyor.  Bu kral, Ünye-Niksar hattının güvenliğini sağlamak için Ünye (Çaleoğlu) Kalesi, Kevgir Kalesi gibi önemli kaleler inşa etmiş. Benzer kaleler Amasya ve Pontus Krallarının yaşadığı bölgelerde var.
1817 – 1819 yılları arasında Karadeniz kıyılarını baştan başa gezen Ermeni seyyah Bıjıskyan Ünye’ye de gelmiş ve kaleyi görmüş. Bıjıskyan, kalenin şehrin Güney’inde, yarım saat mesafede sivri bir tepenin üzerinde, dört kat surla çevrili metin bir kale olduğunu, surun son katının tepenin zirvesinde olduğunu yazmış.
1836-1840 yıllarında Anadolu’yu inceleyen Hamilton ise kalenin yüksek ve dik kayalıkların zirvesine yerleştirildiğini ve buralardaki kayaların yüksekliğinin yaklaşık 150 metreye kadar ulaştığını; buradaki kayalıklar sarp uçurumun pürüzsüz yüzünde önü dört direkli bir mabet görüntüsü verdiği dile getiriyor.

Yanardağ kriterinden doğal bir kale
Ünye Kalesi, Ünye – Niksar yolunun 7. kilometresinde, yolun solunda kalan yaklaşık 180-200 metre yükseklikte bir tepenin üzerinde kurulu. Bu yapı, Kale Köyü’nün sınırları içerisinde bulunmasına rağmen, denizden dahi bütün açıklığı ile görülüyor. Jeologların ifadesine göre, kale çok eski çağlarda bir yanardağmış. Daha sonraları ise faaliyetini tamamlayan bu yanardağın kraterleri üzerinde kaleyi inşa edilmiş. Yalçın dik yamaçlar üzerinde kurulan duvarlar ve sütunlar bugün bile yeniliğini koruyor ve turistlerin ilgisini çekiyor. Surların yüksekliği arazinin meyline uyarak bazı bölgelerde 20 metreye ulaşıyor. Kale bu kadar yüksek olduğundan, XI – XII. yüzyıllarda insanlar tarafından bir tür müstahkem mevki olarak kullanılmış. Giriş, surların yıkılmış bölümünden sağlanıyor. İç bölümde define avcılarının saldırılarına dayanmış yapı duvarları dikkati çekiyor.

Maç yol emniyeti ve ticareti güvence altına almak
Ünye’nin coğrafî olarak stratejik bir noktada bulunmasından dolayı Kaşkalar ve Hititlerden günümüze kadar hem askerî ve hem de ticarî açıdan mücadelelere sahne olmuş.
Ticaret yollarının işlemesi için gerekli olan en önemli unsur, güvenlik ve sigorta sistemidir. Çünkü kendini güvende hisseden esnaf ve tüccar yolları işlek hale getirir ve oralarda ticaretin hareketlenmesini sağlar. Tıpkı İpekyolu’nu ön plâna çıkaran başlıca unsurun güvenlik olması gibi bu yol üzerinde kervan ticaretine iştirak eden tüccarların mallarını ve canlarını korumak için de önemli tedbirler alınmış. Her yüzyıla göre değişen bu tedbirler tek gaye ile yapılmış: ticareti her zaman canlı tutabilmek için. Sonraki dönemlerde Hacı Emiroğulları da aynı amaçla Genç Ağa Kalesi’ni inşa ederek bölgede siyasî, askerî ve iktisadî bir güvence sağlamış.


Ünye’nin ötesinde bölgeyi ve yolu korumak
Geçtiğimiz yıllarda Ünye’ye gelen ve araştırmalarda bulunan Prof. Dr. Bilge Umar Karadeniz Kappadokiası adlı seyahatnamesinde Ünye Kalesi hakkında şu bilgileri veriyor:
“Oinoe/Ünye yakınlarında bulunan tek ama önemli tarihsel kalıntı; pek yerinde olmayarak Ünye Kalesi denen (Ünye’nin Kale Köyü’ndeki denilse doğru olur) kale ve orada kale girişi yanı başında bulunan Paphlogonala türü görkemli kaya mezarıdır. Söz konusu kale, Ünye’nin 5 km kadar Güneydoğu’sunda demir madeninin yakınında Kale Köyü yanı başında dimdik yükselen bir doruğun (doruktan az aşağıdaki) küçük düzlük bölümünden oluşuyor.

Küçük düzlük öylesine dik ve yalçın bir yamaç üzerinde ki, altındaki kayalığın o dik yüzeyleri kendiliğinden, yani doğal bir sur oluşturuyor. Bu nedenle, dar yolun, sur kapısı türünde bir sur bölümü yapmak yeterli olabilmiş. Oinoe/Ünye’nin böyle kilometrelerce uzağındaki bu kale, asla Ünye’yi savunmaya yarayamaz; yalnızca iç bölgeden gelip Ünye’ye çıkan yolu denetlemek için yapıldığı bellidir. Sözünü ettiğimiz kale kapısı ya da duvar günümüzdeki biçimiyle, Bizans çağından kalmadır; işlenmiş taşlarla yapılmış ve yapımında kireç harcı kullanılmıştır.”

1847 yılında Karadeniz kıyılarını gezen Xavier Hommaire de Hell, Türkiye ve İran’da Seyahat (Voyage en Turquie et en Perse) adlı eserinde Ünye Kalesi hakkında şöyle yazıyor:
“Eskiden Süleyman Paşa’nın emrindeki bir ağa tarafından kullanılıyormuş. Burayı tamir etmek neredeyse imkânsız, zira oraya ulaşmak için normal bir adamın kolayca savunabileceği boğazlardan da geçmek gerekiyor. Aynı yerde kayaya oyulmuş bir anıt bulunuyor. Daha çok Bizans işine benziyor. Bir kartalın döküntüleri alınlıkta görünebilir. Bütün her şey burada ağanın ismi olan Çaloğlu adı altında düzenleniyor.”

Vital Cuinnet ise kalenin Bizans şatolarının harabelerini andırdığı ve Ünye limanına hâkim olan bu kalenin şüphesiz korunduğunu; ana girişinde pencere fresklerle ve kapının üst kısmında kabartma tarzında bir işleme ile Roma İmparatorluğu’nun bir simgesi olan kartal resmi ile süslenmiş olduğunu belirtiyor.
Emine Altunel, ‘Ünye Kazası Monografyası’nda, kalenin yüksek bir kaya üzerinde inşa edildiği ve kayanın dört tarafındaki mail satıhlar üzerine duvarlar yapıldığı ve her duvar ile sathı mailin arası toprakla doldurulacak istihkâmlar vücuda getirildiğini söylüyor.
Kaynaklar
Per Minas Bıjıskyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası (1817-1819), İstanbul 1969.
Xavier Hommoraide De Hell, Voyage en Turquie et en Perse, C.II, Paris 1855.
John Freely, Türkiye Uygarlıkları Rehberi, Cilt 2 (Çev. Birkan Koca), İstanbul 2003.
John Hamilton William, Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia, Newyork 1984.

 

spot_img

Yazılarımız ve gelişmelerden haberdar olmak için mail bültenimize abone olun.