AMİSTAD: BİR FİLM ÜZERİNDEN HUKUK FELSEFESİ

Yunus Bilgehan Karapınar[1]

“Kölelik” ve “hürriyet” mefhumları tarih boyu tartışılmıştır. 20. Yüzyıl son çeyreğinde çekilen filmlerden biri üzerinde hala konuşmaya değer bir içerik bize sunmuştu. Amerikalı yönetmen Steven Spielberg’in yönetiminde çekilen Amistad isimli film, özgürlük ve esaret kavramlarının insan tabiatıyla ilişkisi ele almıştı. Bu yazıda, yıllar sonra bu film çerçevesinden Amerikan yargısının özgürlük ve kölelik konusundaki tavrına bakalım.

1997 yapımı bir Steven Spielberg filmi olan Amistad, 19. yüzyılda yaşanmış bir köle isyanını konu ediniyor. Filmin kısaca hikâyesi şu şekilde gerçekleşiyor:

İspanyollar, Batı Afrika’nın Sierra Leone bölgesinde yaşayan 44 Afrikalıyı zorla gemilere bindirir ve atlas okyanusuna doğru yol alırlar. Köle ticareti ve çeşitli işlerde çalıştırılmak üzere alıkonulan 44 Afrikalı çeşitli insanlık dışı muamelelere maruz bırakılır. Yapılan bu kötü muamelelerin şiddeti arttıkça köle olarak görülen bu insanların isyan duygusu da kabarır. Ve bir gece yarısı Singbe (Cinque) ismindeki bir siyahi önderliğinde gemide bir isyan patlak verir. İsyan sonucunda iki İspanyol mürettebat hariç herkes öldürülür. Singbe, iki İspanyol’a silah tehdidiyle gemiyi Afrika’ya, kendi vatanlarına doğru yönlendirmesini söyler. Ancak kaptan Singbe’yi kandırır. Gemiyi Afrika’ya doğru yönlendirdiği izlenimini verir. Aslında batıya, Amerika’ya doğru yol alırlar. Gemi kaptanı isyancılardan kurtulmak için bir başka Amerikan gemisine sinyal gönderir. Haber gönderilen Amerikan gemisi kısa sürede yardıma gelir. Ve 44 Afrikalı zincirlenerek Amerika’ya götürülür. Amerikan bölge savcısının açtığı korsanlık ve cinayet suçundan mahkemeye çıkarılan Afrikalılar, uzun süren dava neticesinde özgürlüklerine kavuşur ve anavatanları Afrika’ya geri döner.

Filmin romanı, Türkçe kapağı.

Filmin oyuncu kadrosuna bakıldığında, Morgan Freeman (Theodore Joadson) ve Anthony Hopkins (Mr. Adams) gibi tanıdık yüzlerle karşılaşıyoruz. Özellikle Hopkins, mahkeme jürisi önünde, köleleri savunmak için gösterdiği performansla göz doldurmuştu. Kölelerin yerlerde sürüklendiği ve çırılçıplak soyulup işkence edildiği sahnelerdeki oyunculukları da atlamamak gerekir. Yönetmen Spielberg’in izleyiciye filmin duygusunu tam verebilmek için bazı sahneleri mübalağalı bir şekilde kameraya yansıttığı görülür.

Amistad filmine bakıldığında Spielberg’in gündeme getirmeye çalıştığı soru şudur: Her insan doğuştan özgür ve eşit haklara (yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, eğitim hakkı vb.) sahip bireyler olarak mı dünyaya gelir, yoksa bu ayrıcalıklar sadece bazı insanlara mı verilir?

Mr. Adams’ın mahkemede jüri üyelerine belirttiği gibi mesele basit olarak birtakım insanların yargılanmasından ibaret değildir. Mesele, Amerikan yargısının insan tanımının nasıl olacağına karar vermesiyle ilgilidir. Bu sebeple mahkeme karar verirken ya Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki ilkelere bağlı kalacak, yani bütün insanlar için geçerli olan hakların ve özgürlüklerin var olduğunu savunacak; yahut Amerika’daki bazı sermaye gruplarının sözcülüğünü yapacak ve köleliği meşrulaştırılacaktır.

Mahkemenin bu ikilemde karar vermesi oldukça zor görünmektedir. Çünkü Amerikan sermayesi, dönemin Başkanı Martin Van Buren üzerinden mahkemeye baskı yapmaktadır. Ve bu baskı sonucunda davayı yürüten hâkim görevden alınacak ve daha sonra kölelerin özgürlüğüyle sonuçlanacak olan mahkeme kararı bozulacaktır. Sonunda dava temyiz mahkemesine intikal edecektir. Dolayısıyla mahkemedeki jüri için nihai kararı vermek pek de kolay görünmemektedir.

İşte bu aşamada devreye Mr. Adams (Anthony Hopkins) girer. Adams eski bir Amerikan başkanıdır. Kendisi başkanlık yaptığı dönemde insan haklarının iyileştirilmesinde büyük çaba sarf etmiştir. Bunun farkında olan Joadson/Morgan Freeman,  (eski bir Amerikalı köledir) Mr. Adams’ı mahkemedeki kölelerin savunuculuğunu yapmaya ikna eder. Adams’ın mahkemedeki etkili savunması neticesinde mahkeme oy çokluğuyla şu kararı alır: “Afrikalı kölelerin Amistad (dostluk) isimli gemide çıkardıkları isyan, bir meşru müdafa hakkıdır. Ve istemeleri halinde ülkelerine dönmelerinin önünde hiçbir engel yoktur.”

Yani mahkeme Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ne sadık kalarak insan doğasının özgür olduğuna hükmetmiştir.

Amistad, tarihte yaşanmış bir köle isyanının perdeye aktarılması açısından önemli bir yapımdır. Özellikle 19. yüzyıl Amerikası’nın hukuk, siyasi erk ve sermayenin köleciliğe bakışını göstermesi açısından önemlidir.  Film, 19. yüzyıl gibi yakın bir tarihte bile kölelik kurumunun var olduğunu ve yaşanan çeşitli insanlık dramlarını gözler önüne seriyor. İnsan hürriyetinin, büyük bâdireler sonucunda ve oluk oluk dökülen kanlar neticesinde kazanıldığını bir kez daha hatırlatıyor.

Ve belki de en önemlisi, insanın her türlü haksızlık karşısında sığınacak yegâne merciin hukuk olduğunu anlatıyor. Bu sebeple hukukun hem siyasetin hem de her türlü çıkarın üstünde tutulması gerektiğini bizlere bir kez daha gösteriyor.

[1] KASAM Araştırmacısı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nde yüksek lisans yapıyor.

spot_img

Yazılarımız ve gelişmelerden haberdar olmak için mail bültenimize abone olun.